Çamurun içinde insan hayatları…

Meletili sel madurları ile görüşen “Paratiritis” bugün çamura “yapışan” yaşamlardan kesitler sunuyor. Yağmur ve selden sonra köy sakinlerinin yüzündeki acı ve hayal kırıklığının daha belirgin bir hal aldığı gözlerden kaçmıyor.

Şükriye R. Oğlu: “Hayat nehrimiz acı”

“Benim adım Şükriye, 53 yaşındayım. Burada doğdum ve büyüdüm. Evim köprünün yanında, suların içinde. Köyümüzde güzel adına hiç birşey yok. Her sene aynı şeyi yaşıyoruz. Ama bu sene çok daha büyük bir felaket yaşandı, evimizde sağlam hiç birşey kalmadı, ne dolap, ne buzdolabı, ne kanape ne de elbise. Bu durum daha ne kadar böyle devam edecek? Her sene sözler veriliyor ama birşey yapılmıyor. Hayat nehrimiz acı. Bize sürekli köprüyü yapacaklarını söylüyorlardı. Tam da biraz mutlu olmuşken bunlar yaşandı. Yarım işler yaptılar. Neyseki yetkililer gelip seti yıktılar da sular gitti. Evi köprüye yakın olan aileler herşeylerini kaybettiler.

Ben şunu biliyor ve söylüyorum, Meleti’den daha kötü bir köy yok. Pislik çok, çöp çok, sorun çok. Aslında köyün bir suçu yok asıl suçlu olanlar belediyeler. Yarım işler yapıyorlar. Devlet para veriyor ama parayı başkaları yiyiyor. Ben öyle olduğuna inanıyorum. Devletin vatandaşlarını düşünmemesi mümkün değil. Öyle değil mi? Neyseki çocuklar için bir oyun parkı ve bir anaokulu yaptılar. Okulumuz var, çocuklarımız var, onların bulundukları mekan güzel olmalı. Etrafınıza bir bakın ve çocuklarımızın nerede büyüdüğünü görün.

Meleti hakkında bir tek şunu söylüyorum kemirgen, fare ve sıçanlarla birlikte yaşıyoruz. Yakında giysilerimizin içine girecekler. En küçüğü kedi büyüklüğünde, daha büyükleri de var. Kapı ve pencerelerimizi açık bırakmaya korkuyoruz. Bu durum çöplerden ve pislikten kaynaklanıyor. Bizi sağlık konularında bilgilendirecek bir kimse gelmedi. Sadece seçimlerden önce gelip oy istiyorlar. O zaman hepsi “şunu yapacağız, bunu yapacağız” diyor ama sonunda birşey yapılmıyor. Çocuklarımızı okula gönderiyoruz, kimin parası var ortaokula da gönderiyor. Çok azı okuyabiliyor, çöplerin ve pisliğin içinde ne öğrenebilirler ki?

Ekmeğimizi topraktan çıkarıyoruz. Birçoğu çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyor. Mısır, ayçiçeği, yonca ekiyorlar kimileri sadece hayvan yetiştiriyor. Bazıları gündelik, OGA emekli maaşı veya sosyal yardımlarla yaşıyor. Hasta insanlar ilaçlarını almak zorunda. Sana Meleti’deki hangi hayattan bahsedeyim…”

Yusuf Raif, 63 yaşında:

“Seçimlerden önce hep vaatler veriliyor: “Onu yapacağız, bunu yapacağız…”. Tamam da ne zaman?”

“Üç kuşaktır burada yaşıyoruz. 63 yaşındayım. Burada doğdum ve büyüdüm. Allah’ın insafına terk edilmiş durumdayız. Her sene daha da kötü. Devletin bizimle ilgilendiğine inanmıyorum. Eğer nehri daha çok açsalardı o zaman sorun kalmazdı. Evime bir metre su girdi. Şimdi tekrar sil baştan. Bize 3.000 euro vereceklerini söylüyorlar, çok teşekkür ederiz, ama önce gerekli sel önleyici projeleri yapsalar daha iyi olur. Biz de insanız.

Bir oğlum var. Girit’te çalışıyor. Burda iş bulamadı. Bir sene ortaokula gitti ve bıraktı. Bu durum hala devam ediyor. Bazı çocuklar ilkokulu bitiriyor ama çok azı ortaokula devam ediyor. Eğer okumazsan daha iyi yaşaman mümkün değil. Bir ömür ırgat olursun o da eğer şansın yaver gider ve sana iş verirlerse. Ama gündelikle ancak yaşayabilirsin. Eğer çalışırsan yemeksiz kalmazsın ama hergün bir tabak yemek için verilen bu mücadele seni bitirir.

Belediyeden şikayetçi değilim. On bir köy var belediye hangine birine koşsun. Ama biraz daha fazla ilgi ve bakım yapılsaydı iyi olurdu. Seçimlerden önce hep vaatler veriliyor: “onu yapacağız, bunu yapacağız…” diye. Tamam da ne zaman? Dedem öldü, babam öldü, ben de öleceğim ve değişen birşey yok. Bu nedenle şu sonuca vardım: Hayatın kendisi zor değildir onu zor yapan ilgisizliktir. Eğer bizim en temel ihtiyaçlarımız karşılansaydı o zaman hiçbir şikayetimiz olmazdı, ama maalesef karşılanmıyor. Daha fare sorununun bile önüne geçemediler. 40 seneden beri çalışıyorum ve her seferinde yeni baştan başlıyorum”.

İbram Mehmet: “Bizi unuttular”

“Sana ne kadar garip gelse de hayatın güzel olduğuna inanıyorum, onu zor yapan yoksulluktur. Meleti’de bugüne kadar hep günlük işler yapıldı, kimse yarını düşünmedi bu nedenle bu noktaya varıldı. Kanalları temizlemediler, köprü küçük, setler desteklenmedi ve sonunda sular köyü “boğdu”. Eğer sel önleyici çalışmalar doğru bir şekilde yapılmış olsaydı bugün sorun yaşamayacaktık. Ben fazla okuma yazma bilmem ama bu söylediklerimden son derece eminim.

Ekmeğimi topraktan çıkarıyorum. Çiftçilik yapıyorum, çiftçi demek çok iş, az para demek. Burada insanların çoğu çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyor. Fakir insanlar, yemek için ekmeği olmayan insanlar. İhtiyaçlarımızı zorlukla karşılıyoruz ama bizden daha kötü durumda olanlar da var. Çocuklarımızın temel ihtiyaçlarını bile binbir güçlükle karşılıyoruz. Birçoğu çocuğunu okula gönderiyor ama yoksulluk olduğu zaman durum zorlaşıyor. Herkes tarafından unutulduk, köyümüze otobüs bile düzenli bir şekilde gelmiyor dersem belki ne demek istediğimi daha iyi anlarsın. Köyümüze günde iki defa otobüs geliyor, o da çok kesin değil.

Eğer şimdi kahvehaneye gidersen bütün köy gençlerini orada bulacaksın. Hiçbir gencin işi yok. Çalışmak için yalvarıyorlar ama kimse onları işe almıyor. Kahvehanede oturup bekliyorlar. Kapıları çalıyorlar ama kimse açmıyor. Anne babalar ne yapsın nereden para bulsunlar?”

Salioğlu İsmail, 40 yaşında:

“Eğer bir işim olsaydı herşey daha farklı olurdu”

“Evimizdeki bütün eşyalar kullanılmaz halde. Zarar parası verecekler, ama keşke evimizde bir sorun olmasaydı da zarar parası da almasaydık. Eğer bir işim olsaydı herşey daha farklı olurdu. Şimdi bir gün çalışıyor, on gün bekliyorum. Eğer amele iseniz sizi bekleyen durum bu. Nereye kadar bu daha böyle devam edebilir merak ediyorum? Gidip iş istiyorum hamal olduğumu duyunca kapıyı gösteriyorlar. Okumadım, kazma kürek ile yapılan her işin üstesinden gelebilirm, ama iş vermiyorlar. Bütün sene sadece 15 gün çalıştım nasıl üstesinden gelebilirim bilmiyorum. Yük taşırken sakat oldum ve şimdi kimse beni işe almıyor. Belediye hangi birine iş versin. Valiliğin bize istihdam sağlama ihtimali çok düşük.

Biz lüks yaşamak stemiyoruz, sadece iş istiyoruz. Herkes iş arıyor. Bir oğlum var ve onu okula gönderemiyorum. Okula gitmiyor, hangi parayla gitsin. İlkokulu bitirdi, geçen sene ortaokula gitti, okuldan para istiyorlardı ama benim verecek param olmadığı için çocuk okula devam edemedi. Babamın dokuz çocuğu vardı ve bizi okutamadı, benim bir oğlum var ve ben onu okula gönderemiyorum. İşte durumumuz bu”.

Röportaj: Maria Nikolau

Çeviri: Sibel Hacı Ali

22/11/2007 sayılı

“Paratiritis”te yayınlandı.

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.