TARİHTEN BİR YAPRAK

İLK KARA LİSTE'NİN (1987-1996) DERİN NEDENLERİ
-II-
 
1989 ÖNCESİ MÜDAHALELER
1967 Cunta öncesi
Kasım 1974 seçimleri
Azınlık adayları için “διακομματική επιτροπή
 
1967 Cunta öncesi
 
18/6/1989 seçimlerinde ilk kez değildi, ondan önce de “Türkiye zaten Azınlıktaki seçimlere oldum olası müdahale ediyordu” diye bir iddia var. Ben, ifadeyi, “daha önce Azınlıktaki seçimlerle ilgileniyordu” diye yumuşatacağım. Şimdi nereye kadar ilgi kabul ediliyor, nereden sonra müdahale başlıyor, bir tartışma konusu tabiî. Burada kendi tanıklığımı ve duyumlarımı seferber edeceğim, Azınlıkta kaynak yok ki. Bu gibi konular “millî sır” olarak kabul ediliyor ve iz bırakmamak için kayda geçmiyor. “Hatipoğlu sendromu” dedik.
 
Yunan tarafının kayıtlarına başvurabilir insan, ama onlar da bir millî dava kabul edilen Azınlık konusunda en azından Türk tarafınınkiler kadar propaganda ve tahrif içeriyor. Hatta daha çok, zira Yunan tarafının gizlemek istediği şeyler daha çok. Hiçbir tarafın resmî iddialarına güven yok. Azınlık gerçeklerini resmî kayıtlarda, resmî iddialarda aramayacaksınız..
 
1967 (Cunta) öncesi seçimlerle ilgili olarak yapabileceğim genel birkaç gözlem var. Türkiye, Azınlıkta Türkiye'deki Kemalist reformlardan-devrimlerden yana olan yenilikçi adayları desteklemekte ve İslamcı ve Şeriatçıların aleyhinde tavır almaktadır. Bazıları bu tavır dindarları da içine almaktadır diye iddia etmektedir, ama doğru değildir. Azınlıkta İslamcı hareketin örgütlenmesi ve güçlenmesini Batı Trakya'ya yerleşen Türkiyeli kaçaklar sağlamışlardır. Türkiye zaman zaman İslamcıların faaliyetlerini sınırlandırması için Yunan hükümetlerinden talepte bulunmuş ve bu talepleri kısmen yerine getirilmişse de, Yunan Yönetimi el altından veya açıkça İslamcılara bugüne kadar hep destek çıkmıştır. Böylece Türkiye'nin desteklediği yenilikçi ve milliyetçi Kemalist hareketi sınırlandırma amacını gütmüştür. 1967 öncesi seçimleri için genel bir hüküm olarak Azınlıkta Türk tarafının desteklediği ile Yunan tarafının desteklediği iki karşıt güç çarpışıyordu diyebiliriz. Ancak bu çarpışma nadiren derin bir hal almıştır. Sonra, o günkü koşullarda Türkiye'nin seçimlere müdahale etme ve sonucu etkileme olanakları da sınırlıdır. İslamcılar ise öteden beri Türkiye’nin kendi aleyhlerindeki müdahalesinden şikayetçidirler, ama Yunan tarafında bu konuda yaygın bir şikayet yoktur. Zira müdahale, Yunanistan’a yönelik değildir, azınlıkiçi dengeleri hedef almaktadır. Yunanistan'a yönelik müdahale Haziran 1989 seçimlerinde olmuştur.
 
Cunta düştükten sonra (1974) bugüne kadar (2018) tüm seçimleri yaşadım ve görgü tanığıyım, özellikle Rodop (Gümülcine) vilayetindeki seçimlerde. Yunanistan'da ilk üç genel seçim, 1974, 1977 ve 1981'de yapıldı. Koca Kapı’dan seçimlere “aşırı ilgi” 1980’li yıllarda başlar ve giderek artar, yalnızca milletvekili seçimlerine değil, her çeşit seçimlere, bunlara yerel yönetim seçimleri ve Azınlıktaki dernek seçimleri de dahil. Bir noktadan sonra ilgi, artık müdahaleye dönüşmüştür, ama “kahrı çekilir” cinsten. Müdahalenin anası, 18 Haziran 1989 seçimleridir. Burada hedef, azınlıkiçi dengeler veya Azınlığın denetimi değildir, Yunanistan’ın kendisidir.
 
1974 ve 1977 seçimlerinde, hatta 1981 seçimlerinde zaten müdahaleye müsaade edecek nesnel koşullar oluşmuş değildi. 1967-74 yedi buçuk yıllık cunta-diktatörlük dönemi ile diktatörlük devrildikten sonra bir yıla yakın süren terör döneminde Konsolosluğun ve genel olarak Koca Kapı'nın Azınlık üzerindeki nüfuzu en düşük bir düzeye inmişti. Konsolosluğu ziyaret edenin kayda geçtiği-fişlendiği hatta sorguya çekildiği yıllardı. Konsolosluk, o koşullarda kamuoyuna benim tercihim şu adaydır diye bir mesajı iletmekten acizdi ve buna pek teşebbüs te etmiyordu.
 
Şunu hatırlarım: 1980’li yılların başı, Recep Karapaça, Konsolosluğu ziyaret etmemiz, orasıyla ilişkileri sıklaştırmamız için bizi teşvik ediyordu. Demek ki hâlâ böyle bir sıkıntı yaşanıyordu. Osman Nuri Fettahoğlu’nun bir hikayesini anlatmıştı. İyi hatırlamıyorum, ama cunta dönemine ait olmalı. Konsolosluğa girip çıkıyor diye Osman Nuri’yi emniyet-asfalya rahatsız etmekte ve ona sorular sormaktadır. Osman Nuri’nin tepkisi: “Bakınız, orası Azınlığın hami devletinin temsilciliği, uluslararası antlaşmalara göre. Ben orasını ziyaret ediyorum, ziyaret etmeye de devam edeceğim. İster bir kahve içip sohbet etmek için olsun, isterse toplum sorunlarını anlatıp oradan yardım istemek için olsun. Beni ikide bir Konsoloslukta ne konuştunuz diye sorgulamaya çağırmayınız ve bana göz dağı vermeyiniz. Bunları yapsanız da ben orasını ziyaret etmeye devam edeceğim.” Bizi cesaretlendirmek isteyen Recep KARAPAÇA'dan dinlemiştim. Laf aramızda, Konsolosluğu ziyaret konusunda asfalya korkusuyla ben kendi içimde bir sorun yaşamıyordum. Hiçbir zaman da yaşamadım. Daha sonraları, ben Konsoloslukla değil de, Konsolosluk benimle sorun yaşamaya başladı (!). 
 
Kasım 1974 milletvekili seçimleri
 
Cunta sonrası ilk genel seçimlere gelelim, 17 Kasım 1974 seçimlerine, Azınlıktaki bazı gelişmeler açısından önemlidir. Rodop-Gümülcine’den azınlık adayları şunlardır: Merkez Birliği-Yeni Güçler partisinden Sabahattin Galip ve Hafız Yaşar, Yeni Demokrasi partisİnden Osman Üstüner, eski savunma bakanı Garufalias'ın kurduğu Cunta yanlısı EDE partisnden Hasan Hatipoğlu (sonradan adaylıktan çekilmiştir) ve Hasan İmamoğlu (Tümü rahmetli olmuş bulunuyor). Azınlığın ilk avukatı Hasan İmamoğlu tek yeni isimdir, diğerleri 1967 öncesinin politikacılarıdır.
 
KKE ve sol partilerin oluşturduğu koalisyon olan Birleşik Sol’da azınlık adayı yok, kimse oradan aday olmaya ve “komünist” damgasını yemeye cesaret edemediği için. Bir de PASOK’ta aday yok, PASOK Rodop’tan azınlık adayı almayı reddettiği için. Ben 1974’te daha üniversite öğrencisiyim ve yerel PASOK’un “kurucu” üyelerindenim. Azınlığın neden ve nasıl dışlandığını bizzat yaşadım, hem perde önünü hem perde arkasını. Çok rezil bir hikaye, oportünizm ile ırkçılığın karışımı,”sırrını“ ancak birkaç yıl sonra çözdüm. Çok eskiden anlatmıştım.
 
Merkez Gümülcine olduğu için orada odaklandık, İskeçe'yi unuttuk. 1974 seçimlerinde İskeçe'deki azınlık adayları, Cunta yanlısı Garufalias'ın partisinden Muzaffer Salihoğlu, Yeni Demokrasi'den Celal Zeybek, PASOK'tan Hüsnü Serderzade… diğerlerini hatırlamıyorum. Bu seçimlerde Azınlık İskeçe'den milletvekili çıkaramadı.
 
Gümülcine'de 1974 seçimleri; adaylardan Hafız Yaşar İslamcı, diğerleri Kemalist ve tümü Koca Kapı'yla iyi ilişkiler içindedir. Tümü, Hafız Yaşar da dahil. Büyükelçi Kamuran Gürün, 1974'te seçimler öncesi Atina'dan Gümülcine'ye gelerek Konsoloslukta Azınlıktaki rakip grupları (Kemalistler ile İslamcıları) barıştırıp Azınlıkiçi barışı sağladığını söyler. Bu söyledikleri kısmen doğrudur. İki grubu barıştırmıştır, daha doğrusu, Hafız Yaşar ve İslamcıların affedilip cezalarının kaldırıldığını ve buradan öte artık eskisi gibi  kovuşturulmayacaklarını bildirmiştir. Tabiî bazı şartlara uyulması kaydıyla. Ve ardından Azınlıkiçi barış, başka bir önleme başvurulmadan otomatik olarak sağlanmıştır. Bu olay, o zamana kadar Azınlıktaki iç kavgaların asıl kaynağının kim ve ne olduğunu da gösterir. Ama bu kavgalar, barışma sağlanmamış olsa da, siyasî faaliyetin yasaklandığı Cunta yıllarında zaten durmuştu. Tabiî Cunta düşüp siyasî faaliyetler serbest kalınca yeniden patlamaya da hazırdı.
 
1974 seçimlerinde Koca Kapı tarafından aleyhinde veya lehinde kampanya yürütülen aday ve adaylar yoktur, ne Gümülcine'de ne de İskeçe'de. Tabiî tercih ettiği ve etmediği adaylar vardır, ama bunu açıkça ilan etmemektedir. Yoksa Hafız Yaşar kolay kolay seçilemezdi. Özetle, nesnel kriterlere göre Konsolosluk tarafından seçimlere müdahale yok. Buna rağmen birçok çevrelerce Konsolosluk Azınlıktaki seçimlere müdahale ediyor diye suçlanaduruyordu. Aslı olmayan bu suçlamalar ve kınamalar, 4 ay sonra yapılan belediye seçimlerinde Gümülcine'de ayyuka çıktı.
 
1974 seçimlerinde Rodop-Gümülcine'den iki azınlık milletvekili seçildi, Sabahattin Galip ile Hafız Yaşar, ikisi de Merkez Birliği partisinden.
 
Temmuz 1974'te Türkiye'nin Kıbrıs çıkarması yüzünden Cunta düştükten sonra neredeyse bir yıl boyunca Türk Azınlık terör koşulları altında yaşadı. Azınlık aleyhinde akla hayale sığmayan ırkçı kampanyalar yürütüldü. Azınlık Yunan vatandaşlığından düşürülsün, Türkiye'ye kovulsun, toplama kamplarına kapatılsın, milletvekili seçimlerinde partiler Azınlıktan aday almasın, belediye seçimlerinde “katışıksız Yunan listeleri” (αμιγής ελληνικός συνδυασμός) oluşturulsun…
 
Azınlık adayları için “διακομματική επιτροπή
 
Kasım 1974 seçimlerinde “siyasî partiler Azınlıktan aday almasın” diye yürütülen Gümülcine merkezli kampanyada 30 bin imza toplandı ve bu talep tüm partilere gönderildi. PASOK'un Rodop'tan azınlık adayı almamasının nedeni, bu imza kampanyasıymış. Böylelelikle şöven oyları elde etmek amaçlanmış (?!). Bunu 3 yıl sonra partinin Kuzey Yunanistan'daki ileri gelen isimlerinden Gümülcine kökenli Kostas Mamelis'ten öğreniyordum. “-Atina’daki parti merkezi bu 30 bin imzanın çekiciliğine kendini kaptırmış ve Rodop’tan PASOK listesine azınlık adayı almama kararını almış.”
 
Rahmetli milletvekili Celal Zeybek’ten konuyla ilgili daha ayrıntılı bir öykü dinlemiştim. Azınlık siyasî hayattan dışlansın ve bu çerçevede partiler listelerine Azınlıktan milletvekili adayı almasın diye Trakya Hıristiyanları tarafından tüm partilere gönderilen 30 bin imzalı talepten sonra bu konuyu görüşmek üzere partiler aralarında bir toplantı yapar. Bu, artık her genel seçim öncesi yapılması gelenek halini alacak olan ve azınlık adaylarının kimler olacağı konusunda görüşmelerin yapıldığı ve adayların hep birlikte onaylandığı ilk “διακομματική επιτροπή” –partilerarası kurul’dur. KKE ve diğer marksist partiler KKE Esoterıku ve EDA toplantıya katılmayı reddeder. İlk toplantı bizzat parti başkanlarının katılımıyla gerçekleşir. Bir tek Karamanlis katılmaz, daha sonra ilk Meclis başkanı yapacağı yakın arkadaşı Papakonstantinu’yu göndermiştir. Toplantı, Papakonstantinu, Georgios Mavros ve Andreas Papandreu arasında yapılır. Bu son ikisi Azınlığın dışlanması teklifine olumlu baktıklarını söylerler. Papakonstantinu, Karamanlis’in görüşünü, iletir: “Teklif aptalca ve kabul edilemez. Mesele Türk aday almamak değil, alıp ta seçtirmemektir.” Böylece oybirliğiyle dışlama kararı alınamayacağı anlaşılır ve toplantı dağılır.
 
Sonunda Karamanlis, Gümülcine ve İskeçe’den birer aday alır. Mavros, Gümülcine’den iki, İskeçe’den bir alır. Papandreu, içlerinde en fırsatçısı, bu 30 bin imzaya konmak için Gümülcine’den aday almaz, ama İskeçe’den bir aday alır.
 
Dediğim gibi, her seçim öncesi azınlık adaylarını görüşmek, yani onaylamak veya reddetmek üzere burjuva parti temsilcileri arasında “διακομματική” toplantı bir gelenek halini aldı ve gittikçe gevşeyerek 1990’lara kadar devam etti.
 
Gelecek III. yazıda
“Cumhuriyet, Krallı mı olsun Kralsız mı” Referandumu
Referandumdaki kişisel öyküm

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.