Din ve siyaset

Uzun yıllardır, özellikle de 2002 sonrası, memlekette en çok konuşulan meselelerden biri din-siyaset ilişkisi…
“Din siyasete ‘malzeme’ olmalı mı?”
Bu soruyu, kuşkusuz, büyük çoğunluk “Hayır” diye cevaplıyor.
Ama, gelgelelim, din, özellikle geri kalmış toplumlarda, her daim siyasetin bir parçası olmuş, hatta en son Arap Baharı’nda olduğu gibi, önemli rol oynamıştır.
Bizim memlekete de bakıldıkta, kitlesel hareketlerde (29 Ocak’lar, Yaka Direnişi vs.) dinin etkin rol oynadığını görmek mümkün. 

Marx ve “afyon” meselesi

Marksizmden bihaber olan ve marksizmin din konusuna yaklaşımını “kulaktan dolma” bilgilerle, kendisine öğretildiği kadar bilen bir Soydaş’ın, Marx’ın “Din kitlelerin afyonudur” sözünü cımbızlayıp, Marx’ın dini küçümsediğini/aşağıladığını söylemesi doğal.
Normal olmayan, o cümlenin öncesini çoğu kişinin bilmemesi. Ne diyor Marx:
“Din, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz koşulların ruhudur”.
Yani, Marx’ın dediği, zulmün, sömürünün, barbarlığın hâkim olduğu dünyada insanların bir “üst güç”e sığınmaya ihtiyaçlarının olduğu, dinin de bu yönde kendilerine yardımcı olduğu.
Ancak insanlık tarihinin gelmiş-geçmiş en büyük kuramcılarından olan bu yüce insan, dinin bir kitleye/topluma tamamen egemen olması durumunda o toplumu kör edebileceğini, uyuşturabileceğini, onu gerçeklerden koparabileceğini, yani afyon rolü oynayabileceğini söylüyor.
Örnekler sayısız: Haçlı Seferleri müritlerinden IŞİD müritlerine, İrail’deki sıradan halka kadar.
[Burada bir dipnot düşmek lâzım:  Tüm bu saydıklarımın lider kadroları, yaptıklarını ekonomik menfaatler uğruna yapıyorlar(dı). Ama tabanlarını “din” ile uyutuyorlar(dı)]

Biz

Bize gelecek olursak…
Bizim toplum olarak din anlayışımız, hoşgörüye dayalı bir anlayış.
Ama son dönemde moda olan din üzerinden siyasete yönelip, daha düne kadar dindar siyasî rakibine söylemediğini bırakmayan, “Bu işler camide namaz kılmakla olmuyor” diye siyaset yapan neo-Müslüman milletvekilimiz, bugün siyasî konuşmasına “Bismillahirahmanirahim” diyerek başlıyor.
Ve kimse kendisini yadırgamıyor! 

Müslümanlar’a ne oldu?

Milletvekilimiz, devamında “Niyet ettim oy rızası için halka yalan söylemeye” diye niyetlendi mi, bilmiyorum!
Ama benim bildiğim, memlekette, gerçekten (göstermelik değil) dindar olan insanlar var. Ve bu insanlar bu adama Allah’ın adını ağzına alıp siyaset yapma hakkını tanıyorlar.
Bu konuda kendi özeleştirilerini yapmaları lâzım!
(Biz komünistler, mesela, Çipras’ın bizim kutsalımızı, marksizmi ağzına almasına müsaade etmiyoruz, örneğin!) 

Ve bir fıkra

Bazı samimi dindar arkadaşlar, tabii, elin “240 imam yasası mucidi”ni, halkın gözünde düşkünü fazla ciddiye alıyorsun diye çıkışıyorlar.
O zaman onlara bir fıkra anlatarak bitireyim:
Devlet, Kayseri’de bir genelevi kapatmış. Seks işçileri özel ev tutup işi oraya taşımışlar ve ahali rahatsız olmuş. Şehrin en güzide ailelerinden birinin oğlu olan Nüsret Bey, genelevin yeniden açılması için kampanya başlatmış. Bu kampanya çerçevesinde Bakan’a kadar gitmiş…
Kayserili olan Bakan:
– Yahu Nüsret, demiş, yapma, etme; sen Kayseri’nin en soylu ailesinin oğlusun. Adın çıkar.
– Çıksın, demiş Nüsret; çok çok “kerhaneci Nüsret” derler. İki sene sonra hacca giderim, “Hacı Nüsret” derler… Bu halk, neyi unutmadı ki?
 240 kere düşün ey halk, neyi unutmadın ki!..
 
Mustafa Çolak
(Cumhuriyet, 10.06.16)
 

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.