AZINLIĞIN “ŞERİAT İMTİYAZI”

GÜNDEMİ YORUMLARKEN
 
Şeriat, “Azınlığın bir hakkı ve imtiyazıydı, o da elinden alındı” diyenler için, Azınlıktan bazıları ile Türk Dışişleri için, iki düzeltme:
 
 
I.
 
İmtiyaz değildi, bir hak ihlaliydi.
 
Kadın erkek eşitsizliğini öngeren, vasiyetname tanzim etmeyi yasaklayan, daha nice çağdışı uygulamaları içinde barındıran, hiç olmazsa bizde neyin nerede geçerli olduğu belli olmayan, hiçbir yerde kaydı kitabı bulunmayan, götürü uygulanan, denetlenemeyen, itiraz edilemeyen, iyileştirelemeyen ve uygulandığı ülkelerin dünyada en geri, en baskıcı, en antidemokratik ülkeler olan bir hukuk sistemi, Azınlıkta sorun, karışıklık ve mutsuzluk kaynağı idi.
 
Azınlıkta esasında bir tek kişiden, kadı olarak görev yapan Müftüden, ve kimsenin elinde kayıtlı olarak bulunmayan hükümlerden ibaret bir hukuk sistemi, her çeşit keyfiliğe açık, yani bir sistem bile değil.
 
Azınlığın başka hak ve imtiyazları birer birer kaldırılmışken ve kısıtlanıp tanınmaz bir hale dönüştürülmüşken, Şeriat’ın muhafazası konusunda Yunan Derin Devletinin ısrarı nereden ileri geliyordu? Laik Türkiye’nin kaldırılması için Yunanistan’a zaman zaman baskı yapmasına rağmen? Şeriat, Azınlığın yararına çalışan bir müessese olmuş olsaydı, çoktan kaldırılırdı, bir gün bile tutulmazdı. Azınlığın yararına çalışan tüm diğer müesseselerin kaldırıldığı ve kısıtlandığı gibi. Karışıklığa, kavgalara ve mutsuzluğa yol açtığı, ilerlemeye ve gelişmeye engel teşkil ettiği için bugüne dek muhafaza edilmiştir. Başka nedenler de sayılabilir, ama başlıcası bu yukarıda işaret ettiğimizdir.
 
O halde laiklik ve azınlık çıkarları doğrultusunda bir düzenleme nasıl  olabilmiştir? Bir toplu durum – konjonktür meselesi. İşte o toplu durumu oluşturan öğeler:
 
1. Bir soydaş, “Müslümanlar vasiyetname düzenleyemez” diye Yargıtay kararından sonra Azınlıkta Şeriat uygulamasının şahsında insan haklarını ihlal ettiği iddiasıyla AİH Mahkemesi’ne başvurmuştur ve büyük bir olasılıkla Yunanistan mahkum olacaktır. Yeni düzenlemeyle hükümet mahkumiyetten kurtulmak veya sonuçlarını hafifletmek istemiştir. Başlıca “kinitro”yu bu gelişme oluşturmuştur.
 
2. Konuyla Avrupa medyası Yunanistan hakkında olumsuz yorumlar yaparak ilgilenmiş ve olay hükümeti çok rahatsız etmiştir. Türkiye ve azınlık medyasının, ayrıca Türk hükümeti ve BTT Azınlığının tüm kuruluşlarının konuyu görmemezlikten gelmesi, hükümetin rahatsızlığını hafifletmeye yetmemiştir. Yunan Derin Devleti, AKP hükümetinden, hatta Erdoğan’ın kendisinden, Yargıtay kararından sonra “Aferin be Yunanistan! Şeriat konusunda bize yol gösteriyorsun.” gibilerden Kadir Mısıroğlu’nunki kadar açık bir destek bekliyordu. Bu desteği bulamayınca düzenlemeyi yapmaya karar veren SİRİZA hükümetine karşı direnememiştir.
 
3. Hukukta normaliteden sapma olarak nitelendirilen Şeriat konusunda yıllardan beri hukukçulardan baskısı gittikçe artan bir eleştiri birikimi oluşmuştur.
 
4. Çözüm isteyen azınlık sorunları dizisinden milliyetçi çevrelerin en az tepkisini çekecek ve siyasî maliyeti en az olan Şeriat konusuydu.
 
5. Hükümetin büyük ortağı olan partiden Azınlıktan üç milletvekili vardı, onların ilgili talebi göz önüne alınmıştır. “Bakın işte, Azınlık konusunda taleplerinizi hiç umursamıyoruz diye şikayet etmeyiniz” diyebilmek için.
 
6. Tanım olarak ilerici ve laikliği savunan solcu bir hükümet iktidardaydı.
 
Bütün bu öğeler bir araya gelince, söz konusu yasa değişikliğinin yolu da açılmış oldu. Yoksa bir 100 sene daha geçse, Şeriat olduğu yerde kalır, hatta daha da sağlamlaşırdı. Zaten bu yönde çoktandır bazı çalışmalar yürütülüyordu.
 
 
II.
 
Şeriat Azınlığın elinden alınmadı ve kaldırılmadı. Azınlığa Şeriat ile medenî kanun arasında tercih hakkı tanındı. Tabiî ikisi arasında çatışma çıktığında medenî hukuk üstün kılınarak.
 
Örneğin, miras paylaşımında erkek kardeş kız kardeşe “Şeriata ve Müftünün kararına göre sen kadın olduğun için babamızın malının dörtte biri sana, ben ise erkek olduğum için dörtte üçü bana” diye önerdiğinde, kızkardeş bunu kabul ederse, o zaman ilgili Şeriat kuralı uygulanacak. Kabul etmemesi halinde, “Hayır ağabey, ben Türk geleneğindeki kadın erkek eşitliğini istiyorum, babamızın malının aramızda kardaş payı, yüzde ellisi sana yüzde ellisi bana bölüşülmesini istiyorum” diye itiraz ettiğinde anayasa ve medenî  kanunun kadın erkek eşitliği kuralı uygulanacak ve paylaşım kardeşler arasında eşit yapılacak.
 
Halk arasında söylenedurur, sonradan Şeriatçı olan İbrahim Şerif bile, bundan yıllar önce hanımı miras konusunda aynı bir ikilemle karşılaştığında, medenî kanunun uygulanmasını talep etmiş ve öyle olmuştur. Artık başkaları için Şeriatı savunan İ. Şerif’in kendisi için de Şeriatı savunup, “medenî kanunla ‘haksız yere’ elde ettiğimiz malları hak sahibi kayınçoma verecem” diye bir kararı varsa, benim delik olan kulaklarım bunu henüz duymamıştır. Duyarsam, aynı görüşte olmasam bile, işte insanca çıkarlarının üstünde samimî ve tutarlı bir Şeriatçı ve inanç sahibi diye haykıracağım, ve onu önümüzdeki seçimlerde seçilmiş müftü adayı olmaya layık bir din adamı olarak düşünmeye başlayacağım.
 
Şimdi Azınlıktan bazıları çıkıp ta, ben Osmanlı geleneğini yaşamaya devam etmek istiyorum, muassır medeniyet mefhumu benim için bir şey ifade etmiyor, Mustafa Kemal’in kurduğu laik Türkiye’deki gibi şartlar altında değil de Afganistan’da olduğu gibi dinimi tam yaşamak istiyorum, Mustafa Kemal’in reformlarına karşıyım ve Erdoğan’ın karşı-reformlarını destekliyorum derseler, Afganistan’a gitmeye gerek duymadan Afganistan şartlarını burada Batı Trakya’da da yaşayabilirler. Artık tercih hakkı tanınıyor.
 
30/1/2018
 
EK
 
Bu aşağıdakiler sonradan aklımıza geldi.
 
BTT Azınlığının bir hakkı ve imtiyazı daha, Şeriat, elinden alındı, diyorlar İbrahim Şerif te, Ahmet Mete de, Türk Dışişleri de. Gerçekte olan, Şeriat ile Medenî Kanun arasında tercih hakkı tanındığıdır. Eh, politika yapıyoruz, o kadarcık yalan söylemeyelim mi?
 
29 Ocak günü Atina Barosu salonunda yapılan Şeriat konulu panelde konuşmacılar arasında Din İşleri Genel Sekreteri (Müsteşar) Georgios Kalancis’in de olacağı ilan edilmişti. Ama azınlık haber siteleri yalnız üç konuşmacının, Venizelos, Bakoyanni ve Mustafa’nın, sunumlarından ikişer cümlelik özet vermiş, diğerleri yok. Benim ne dediğini çok merak ettiğim Kalancis yok. Oysa İ. Şerif, A. Mete ve Türk Dışişleri tezlerinin en büyük destekçisi o idi. Lozan’ın yıldönümü münasebetiyle birkaç yıl önce Rodop Vilayet Konağında yapılan büyük etkinlikte Şeriatın kaldırılmasını isteyen Çiçelikis, Ktistakis ve Halil Mustafa’ya hitaben, bizim anladığımız şekliyle, “Hiç kıçınızı yırtmayın, Yunan (Derin) Devleti Şeratı muhafaza etmekte kararlıdır.” diyordu Kalancis efendi. Benim de kendisine tepkim, “Şeriat Azınlık lehine işlemiş olsaydı hiç kaldırılmaz mıydı?” olmuştu.
 
1/2/2018
 

İbram Onsunoğlu / Tiken

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.