Sıcak hava dalgası onları görev başında yakaladı

“Kaçış” mazereti olmayan, her mevsimin meslekleri

Dün öğle saatlerinde, cıva “tehditkâr” bir şekilde 39οC ekseninde hareket ettiğinden, şehir merkezinde bulunma zorunluğu olmayan hemşehrilerimiz, güneşin kavuruculuğundan kurtulmak için serin ve gölgeli yerlere hücum ettiler. İçlerinden şanslı olanları, yani iş veya başka bahaneyle Komotini’de kalmak zorunluğu olmayanlar, serinlemek için bölgenin yakın sahillerini tercih ettiler. Diğer tarafta ise, kendilerinin ve ailelerinin geçimini sağlamak için çalışan… “kaçış” bahanesi olmayan her mevsimin mesleklerini icra edenler kaldı. Bu meslekleri icra edenleri, şehrin sokaklarının çöle döndüğü anlarda bile, sahillerin tıklım tıklım olduğu zamanlarda bile görev başında bulabilir insan. Görev başında, bazen toplumun tamamına, bazen de diğer hemşehrilerine hizmet ederken. 

İnşaatçılık

En zor ve bir o kadar da tehlikeli bir melek olarak tanımlanır, inşaatçılık. Kar ve don, bazen inşaatçının işini geciktirmesine veya ertelemesine neden olabilir, ama kavurucu güneş asla. Komotini merkezinde, sıcak hava şartları altında devraldığı işini teslim etmek için çalışan sn. İrfan da bunu iyi biliyor. Onyıllardır inşaatçı olarak çalıştığını ve zor şartlara alıştığını söylüyor bize. Özellikle inşaat sektöründe işlerin “serbest düşüş” yaşadığı günümüzde, kendisi için önemli olanın geçimini sağlamak için iş bulması olduğunu, zor şartların ikinci planda kaldığını söylüyor. Tatil konusunda kendisine sorduğumuz soruyu ise, ekonomik şartlar böyle bir düşüncenin aklımızdan geçmesini bile yasaklıyor, diyerek kısa ve net olarak özetliyor.
 
Tadilatta olan Çanaklio’nun önüne vardığımızda ise, “Paratiritis tis Thrakis” kameraları, güvenlik duvarına yeni şeklini vermek için hararetle çalışan sn. Hilmi, sn. Seyfettin ve sn. Serdar’ı yakalıyor. Saat öğlen 2.30 fakat üç tecrübeli usta, güneşin tehditkâr ışınlarına maruz kalmalarına rağmen çalışmalarını sürdürüyor, çünkü her biri inşaat sektörüne onyıllarını verdiği için bu şartlara alışık. Bu yaz onlar için de devraldıkları işlerine adanmış olup, tatil, projeleri arasında yer almıyor.

Taksicilik

“Birine bir ceza vermek istiyorsan, onu yaz aylarında taksici veya ocakbaşında kızartıcı olarak çalıştır” diyor alaycı bir şekilde, Ethniki Bankası önündeki taksi durağında karşılaştığımız sn. Pandelis Mastrotheodorakis. Şoförlerin mesleğinin özelliğinin her gün çok saat boyunca yollarda olmak olduğunu, en büyük ıztırabın ise, durakta müşteri beklemek olduğunu söylüyor. Özellikle işlerin durgun olduğu yaz aylarında, aşırı sıcaklar zaten olumsuz olan şartlar daha da kötüleşiyor. Tatil konusunu sorduğumuzda ise, sn. Mastrotheodorakis “Tatilin ne olduğunu unuttuk” diyor, meslektaşlarının bu dönemde gündelik avını bırakma lüksü olmadığını vurgulayarak.
 
 Sn. Tasos Muzukis de aynı fikirde; şoförlük mesleğinin en zor mesleklerden biri olduğunu söylüyor, özellikle de yaz aylarında ve yine özellikle de taksi duraklarının çevre duvarlarının olmadığı ve araçlarının ve kendilerinin kızgın güneşe maruz kaldığı şehrimizde. “Sadece yolculuk boyunca sıcağa tahammül edebiliyoruz” diyor, sn. Muzukis, her yolculuğun, her ne kadar ekonomik boyutu olsa da, arabanın klimasının verdiği serinlikle geçtiğini söyleyerek. Tabii bunun da iki olumsuz yönü var, küçük olanı işin ekonomik boyutu, büyük olanı ise sıcak duraktan serin klimalı arabaya binmenin doğurduğu tehlike. 

Ocakbaşında Kızartıcılık

Sn. Mastrotheodorakis’in esprisinde dediği gibi, bir “kötülük”  yaz aylarında şoför olarak çalışmaksa, diğeri de ocakbaşında kızartıcı olarak çalışmak. Gördüğümüz kadarıyla haksız da değil, çünkü her ne kadar dış mekânda sıcaklık dayanılmaz koşullardaysa, mangal başında, yanan kömürlerin yanındaki sıcaklık, “sıradan bir insan”ca ancak “cehennem” olarak tanımlanabilir. “Ellas” ve “Sto Psito” ocakbaşlarında çalışan Mümin ve Şükrü için, bu sıcaklıklar, ilki için 15 yıl, ikincisi içinse 10 yıla yakın bir süredir hayatlarının bir parçası. Her ne kadar bu zor şartlara zamanla alışıldığını söyleseler de, bu mesleği her önüne gelenin icra edemeyeceğine de vurgu yapmadan geçemiyorlar. Mümin’in dediğine göre, birçok kişi bu işi deniyor fakat büyük çoğunluğu daha baştan vazgeçiyor. Tatil olayına gelince, gerek ekonomik koşullar, gerekse diğer hemşehrilerimize hizmet etmek için görev başında olmalarının gerekliği, bu iki gencin yaz boyunca Komotini’de kalmasını gerektirecek.

Sıhhi Tesisatçılık

“Her mevsim” mesleklerinden biri de, hiç kuşkusuz sıhhi tesisatçılık olarak anılıyor, özellikle de bir kamu şirketinde çalışıyor ve toplumun tamamına hizmet sunuyorsanız. Komotini Su ve Kanalizasyon İdaresi’nde (DEYAK) çalışan ve yaz-kış demeden su kanallarında doğan sorunları gidermekle yükümlü olan sıhhi tesisatçılar bu kategoriye giriyor. Dün yine, Komotini Belediyesi’nin bahse konu işletmesinin çalışanları, yılın en sıcak günlerinden birinde, böyle bir sorunu çözmek için görevliydiler. Mesi sahilinin güç besleme kanalının kırılması, bir yandan bölge sakinlerini yorarken, diğer yandan  DEYAK ekibi de, bu kavurucu sıcaklarda, sorunu çözmekle görevlendirildi.

Garsonluk

Garsonluk mesleğini icra edenler, her ne kadar çoğu kez daha elverişli şartlarda çalışıyor ve güneş ışınlarının direkt tehdidi altında kalmıyorlarsa da, durmaksızın masadan masaya koşturmakla ve mekanlarının müdavimlerine hizmet emekle yükümlüler. Yüksek sıcaklık nedeniyle daha da kötüleşen bedensel yorgunluk, sıklıkla, sahile gidememenin verdiği düşünceyle işkenceye dönüşüyor. Diğerlerine kıyasla serin bir ortam olan “Allokoto” Cafe’de çalışan İrini için, bu yaşadığımız kavurucu günlerde kendisine güç veren, iş sonrası dinlenmeye çekileceği ve sakinleşeceği boş vakti olması. Diğer yandan ise, Ağustos ayı İrini için Komotini dışında tasasız bir tatille bağdaşmayacak, çünkü görevi icabı “duvarlar içinde” kalmak zorunda.

Büfecilik

İş olsun veya olmasın, bir büfe 15, 18, 20, hatta 24 saat boyunca açık kalmalı. Ve eyvah ki, bölgenin yükselen ısıyla “kaynadığı” saatlerde büfeyi işletme “şansı” kendisine düşene. Sıcaklığın tahammül edilemez olduğu saatlerde, şehir meydanının alt tarafında, kurukahveci Kekkeris’in yanında büfe işleten sn. Dimitris Arabacis’e rastlıyoruz. İnsanların sokakları boşalttığı, cıvanın zirve yaptığı saatlerde o, 1,5×1,5 metrelik büfesinde müşterilerine hizmet etmek için beklemek zorundaydı. “Bu sıcakta iş olsun diye bekliyoruz” diyor ve ekliyor “ama olmasa da yine ‘beklemek’ zorundayız bu şartlarda”. Müttefikleri, vantilatörden gelen serin hava ve büfenin buz dolabındaki soğuk sular. Gerek kendisi, gerek ailesi için Ağustos ayı böyle geçecek, çünkü büfe işletmenin sorumluluğu, kendilerini uzun süreli tatile çıkmaktan alıkoyuyor. “Tatil günlerinde yarım gün kazanıp, en azından birkaç saatliğine denize gitmeye çalışıyoruz” diyor, hiçbir zaman tüm ailenin birlikte bu kısa süreli kaçışlarda birlikte olmadığını, illa birinin büfede, görev başında olması gerektiğini vurgulayarak.

Dağıtıcılık

Bir değil, iki değil, tam 18 yıldır geçim kaynağı haline gelmiş olan motorsikletiyle kilometre yapan 33 yaşındaki Cüneyt, “Kendimi Özel Kuvvetler’den geçmiş gibi hissediyorum” diyor, şakayla karışık. “Artık ne kışı, ne yazı farkediyoruz” diyor, ancak son günlerde artan sıcaklıklarla birlikte motorsikletle dağıtım yapmanın daha da zorlaştığının da farkında. Yazı bu koşullarda geçireceği fikrine kendini alıştırmış, çünkü çalıştığı ELTA Courier’den yıllık iznini kullanmış, üstelik de ekonomik koşullar nediyle Komotini’den uzaklaşmadan, “fırsat teperek” kullanmış. Yanına sabrını ve bir şişe soğuk su alıp gaza basıyor ve şehrin sokaklarında yolculuğunu sürdürüyor.

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.