Aggeliki Ziaka, Thessaloniki Aristoteleio Üniversitesi Teoloji Fakültesi din eğitmeni (Yrd. Doç.)

«Yunanistan, sadece kendi geleneğimizle sınırlı, kapalı olmayan bir din dersine sahip olduğu için çok

Okullardaki din eğitimi sorunu üzerine yapılan diyalog uzun yıllardır sürüyor. Trakya toprağında en büyük iki tek tanrılı dinin (Hristiyanlık ve İslam) yaşatılıyor olmasının mutlu edici bir özellik olmasından dolayı da bunun üzerine sürekli sohbet ediliyor olması da kaçınılmaz bir durum oluyor.

Bu çerçevede, bir yıldan bu yana, Trakya’da, Thessaloniki Aristoteleio Üniversitesi’nce “Trakyalı Vaiz ve İlahiyatçıları Din, Dini Çeşitlilikler ve Kültürler Arası Dini Eğitim Ömür Boyu Eğitim Programı” uygulanıyor.  

Sn. Aggeliki Ziaka, T.A.Ü. Teoloji Fakültesi’nde din eğitimcisi olup, bu programın uygulanmasından sorumlu kişi. İslam, Müslümanlık Tarihi, Arap-İslam Kültürü ve dinler arası diyalog konusunda uzmanlık yapmış olan Ziaka, bu program  ve uygulamasındaki üç süreç üzerine Radio Paratiritis’te Tzeni Katsari-Vafeiadi’ye konuştu.

Sn. Ziaka, devlet okullarında İslam’a ilişkin öğretim yöntemlerini oluşturan zorluklara ve bunlara nasıl meydan okuduklarına, dünyanın çeşitli üniversitelerinde İslam eğitimi görmüş çeşitli vaiz, ilahiyatçı ve teologlar arasında diyaloğun oluşturduğu pozitif iletişime ve eğitimcilerle öğrenciler arasındaki diyaloğa değindi. Dini okur-yazarlığın bu tarz diyalektik programların uygulanmasından yana olduğunu ve bu yüzden son iki onyıldır din fenomenini inceleyen derslerin Yunan okullarında birçok öğrenciye verildiğini vurguladı. 

Devamında Atina ve Thessaloniki’de din kültürü ve İslam ve diğer dinler araştırmaları üzerine bölümlerin açılmasına ve Yunanistan’da salt İslam eğitimini kapsayan bir bölümün olmamasına değindi. Son olarak sn. Ziaka, Fransa’daki olaylardan yola çıkarak (Charlie Hedbo) dini fontamentalizm konusuna da değindi ve “Artık İslam dünyasında bu tarz hareketleri uluorta eleştirecek çok fazla insan sesi çıkmalı” dedi.

«Yunan okullarındaki din dersi, en az iki onyıldır dini okur-yazarlık dersi»

P: Sn. Ziaka, epey zamandır “Vaiz ve teologların din, dini çeşitlilikler ve kültürler arası ömür boyu eğitimi” üzerine bir program uyguluyorsunuz. Bu program kime hitap ediyor?
Α.Ζ.: Bu program Atina ve Selanik Teoloji fakültelerinden mezun olmuş olup okullarda din eğitimi veren teologlara ve yine aynı şekilde son bir yıllık pilot uygulama kapsamında bölgedeki camilerde ve devlet okullarında (özel azınlık okullarında ders zaten var olduğundan onları kapsamıyor) Kur’an eğitimi veren meslektaşlarına hitap ediyor.
 
P: Yani bugün devlet okullarında Müslüman öğrenciler için din dersi seçeneği mi var? Nasıl din dersinde [Hristiyan] öğrencilere Ortodoksluk öğretiliyorsa, Müslüman öğrenciler de artık kendi dinlerini öğrenebilecek mi?
Α.Ζ.: Din dersi, en az iki onyıldır, Ortodoksluğu öğrenme dersi değil, dini okur-yazarlık dersi. Ortodoks inancını ve Yunanistan’ın tarihteki özelliğini baz alarak her zaman zaman Hristiyanlık temelinden başlıyor, ancak diğer dinler hakkında bilgiler veriyoruz. Hristiyanlığın tarihi gelişmesinde de bulunan bilgiler.

«Geleneğimizi koruyoruz ancak onu diğerleriyle de taranıyoruz. Ve burada dini çeşitlilik ve çok kültürlülük konusu çıkıyor»

P: Dini okur-yazarlıktan bahsettiniz. Atasal ve gelenesel eğitimi aştık yani…
Α.Ζ.: Atasal ve geleneksel olanı küçümsemiyoruz, sadece Avrupa’da hakim olan modellere baktığımızda, örneğin laisite yüzünden Fransa’da din dersi verilmemesini göz önüne aldığımızda, bizler politik ve kültürel bir çıkmaza düştük: Öğrenciler yüksek öğrenime geçtiklerinde, özellikle de insan merkezli bölümler seçenler, üç tek tanrılı din üzerine temel şeyleri dahi bilmiyorlardı. Yunanistan din dersinin her zaman verilmiş olmasından dolayı şanslıydı, ancak bu çağdaş şartlar altında, bu eğitim sadece bizim geleneğimizle sınırlı olamaz. Geleneğimizi koruyoruz ancak onu diğerleriyle de tarıyoruz. Ve burada dini çeşitlilik ve çok kültürlülük konusu çıkıyor ve araç yine din dersi.
 
P: Şu anda Trakya’da yaptığınız bu iş, çok önemli ve bir ilk. İslam’ın da, öğrencilerin eşit vatandaşlık ve eğitim hakkı bağlamında, devlet okullarında öğretilmesi…
Α.Ζ.: En azından üniversite alanından gelen biz araştırmacılar ve bilim insanları için, tüm bunların pratikte, özellikle de ortaöğretimde uygulandığını görmek, bir meydan okumak. Pilot uygulama olsa bile, İslam’ın devlet okullarında okutlması, eğitimcilerin, ister Hristiyan ister Müslüman olsun, dini konuları öğrencileriyle birlikte değerlendirip konuşması önemli. Çünkü bu tarz bir eğitim, stereotiplerin aşılmasına ve güzel Trakya’da asırlardır birlikte yaşayan insanların daha da yakınlaşmasına neden olacaktır.

«Diyalog bu yüzden önemli: İki farklı unsuru yanyana getirip, olumlu sonuçlar çıkmasını sağlıyor”

P: Ortodoks ve Müslüman teologlar nasıl bulunuyor ve seçiliyor? Stereotipleri aşma konusunda ne denli hazırlar?
Α.Ζ.: Programın uygulanması için üç büyük aşama var. İlki, Ekim-Aralık ayları arasında gerçekleşmiş olup, ilkokullar için Hristiyan teologları kapsıyordu ve büyük bir önem arz ediyordu. Aynı konuları ve zorlukları konuştuk ve akademik çevrelerden derslerini geliştirmeleri için daha pratik yaklaşımlar istedik. Şimdi İslam dersi verecek olan din eğitimcilerini eğitmeye başlıyoruz, ki kendilerini eğitecek olanlar İslam teolojisi üzerine doktora yapmış bilim adamları, tabii aynı zamanda dini çeşitlilik, çokkültürlülük gibi alanlarda uzman kişilerden de ders alacaklar, yani yukarıda bahsettiğim teologlar gibi. Programın üçüncü ve en önemli aşaması ise, Eylül’de gerçekleşmeye başlayacak ve Hristiyan teologlarla Müslüman din adamları iletişime geçecek. Orada iki din, gelenek, kültür ve yerel özelliklerden yola çıkarak Trakya’nın kültürel zenginliğini ve bunları din dersleri içerisinde nasıl kulanabileceğimizi bulmaya çalışacağız.

«Çoğu zaman, bilim insanı bile olsa, birinin bir başkasının dini hakkında konuşması rahatsız edebiliyor»

P: Kur’an, Müslümanlar ve İslam’a inananlar dışında, çoğumuz tarafından bilinmiyor. Onu sadece Müslümanların bayramlarında ve dua ederken duyuyoruz. Bu girişiminiz uzman olmayan birine zor görünüyor. Bir Yunanlı’nın İslam’ı bu kadar iyi bilmesine bu programa katılanlar nasıl bakıyor?
Α.Ζ.: Büyük iddia ve bu yapıcı maceraya girmemizdeki sebep de bu. Her iki taraftan da birbirinin dini hakkında yeterli oranda bilgi sahibi insanların toplanıp, okul alanından başlayarak toplum geneline bunu karşılıklı korku ve önyargı olmadan olumlu olarak değerlendirmek. Zorlukları var çünkü birinin, bilim insanı olsa bile, karşısındakinin dini hakkında konuşması rahatsız edebiliyor. Ama diyaloğun da özelliği bu, iki farklı unsuru yanyana getirip olumlu sonuçlar çıkmasını sağlıyor. Çünkü çoğu kez birbirimizle konuşmuyor, birbirimizi denemiyoruz ve bizim için başkaları karar alıyor, hem de en kötü kararları. Oysa bunu yapmak için fırsatımız var, gerçek problemlerin ne olduğuna bakmamız ve bunların en sağlıklı şekilde çözümü için ortak mücadele edebiliriz.

«Ortodoksluğun onca yıl Osmanlı İmparatorluğu içerisinde, üstelik Arap ve Müslüman dünyasıyla etkileşim halinde yaşadığını unuttuk»

P: Arapça da biliyor musunuz?
Α.Ζ.: Arapça özünde Kur’an dili ve bu da Müslümanlar için kutsal din olduğu anlamına geliyor. Gerek yazı gerek şive olarak çok zor, ama çok güzel müziksel bir dil. Ancak artık Kur’an’ın ve alfabenin yeni öğretim metodları var, ki din eğitimcileri prototipi korumak kaydıyla keyifle öğretebiliyorlar, ki bu da Kur’an’ı sadece öğrenmekle değil aynı zamanda ezberlemekle de yükümlü olan genç öğrenciler için gayet cazip bir şey; metinden yorulmuyor aksine zevk alıyorlar.

P: Programın internet sitesinden Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri Ksanthi, Komotini ve Didimotiho’yu ziyaret edeceğinizi ve burada din eğitimcilerinin dini çeşitlilik ve kültürlerarası din eğitimi konusuyla ilgileneceğinizi öğrendik…
Α.Ζ.: Eğitim süresi bölge başı 40 saat ve Komotini’de iki sınıf var. Derslerden biri diyalog ve Hristiyanlık’la İslam’ın tarihte etkileşim halinde nasıl yol aldığı. Çünkü Ortodoksluğun Osmanlı İmparatorluğu içerisinde onca yıl Arap ve Müslüman dünyasıyla etkileşim halinde nasıl varlığını sürdürdüğünü unutuyoruz, aksi halde varlığını sürdüremezdi.

P: Eğitime Müslüman teoloji doktorlarının katıldığını söylediniz. Onlar bölgemizden mi? Bize bu bilmediğimiz Trakya hakkında birkaç fazla söz eder misiniz?
Α.Ζ.: Hali hazırda bazı teoloji doktorlarınız var ki çok değerli kişiler. Aynı şekilde yurtdışında eğitim görmüş çok sayıda insanınız var, çünkü salt İslam eğitimi üzerine bir bölüm Yunanistan’da yok. Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan üniveristelerinden gelen ve her biri farklı bir çokkültürlülük deneyiminden geçmiş ve bunları üzerinde taşıyan insanlar.Ve biz de bunları iletişim halinde ortaya çıkarıyoruz. Ayrıca benim en çok hoşuma giden artık çok sayıda kadın teolog olması.

«Müslüman dünyası da dini haklarını yapıcı bir şekilde talep etmeye başlamalı»

P: Trakya müftüleri, Fransa’daki olayları resmi olarak kınadılar, ancak üzücü olan Danimarka’da da bir cinayet daha işlendi. Bu sorunun Avrupa’yı korkuttuğunu görüyoruz. Bizim müftülerimiz bir dinin kin taraftarı bir dil kullanmasının imkansız olduğunu söylüyorlar. Sizce bu dönüşüm, bu şiddet neden kaynaklanıyor?
Α.Ζ.: Sorunuzu cevaplamak çok zor ve insan buna tek bir cevap veremez. Tüm dinlerde, ve elbette İslam’da da, en büyük sorun yazılanların yanlış yorumlanması. IŞİD gibi uç, şiddet yanlısı hareketlerin durumunda olduğu gibi, İslam’ın öldürücü bir analizi çıkıyor ki bu İslam dünyasının çoğunluğunu ifade etmiyor. Bu yüzden 2014 Kasımında, bahsettiğiniz metnin dışında, faziletli müftüler, IŞİD’in yöntemlerine karşı sadece kınayan değil, aynı zamanda şiddeti tamamen reddeden bir metin yayınlamışlardı.

«Trakya’da İslam ezelden barışçıl»

Ayrıca Avrupa’da ve Amerika’da en bütük problemlerden biri, çoğu zaman psikopatolojik sorunlarından dolayı tüm bu dini kini dinsel tanımlar kullanarak yayan insanlarla karşı karşıya olmamış ki bu da bazılarının Müslümanların veya Hristiyanların üzerine saldırdığı izlenimini bırakıyor. Buna bir de bunları nasıl insanların yaptığı, toplumsal konumları, ne kadar çalıştıkları ve yaşadıkları ülkenin kültürünü-eğitimini alamamış “lümpen” ayrıntılar olup olmadıkları penceresinden bakmak gerek. Burada tabii Avrupa ülkelerine de Müslüman nesillerin –ikinci, üçüncü kuşak – nasıl yaşayacağı konusunda büyük sorumluluk düşüyor. Bölgemizde tabii yerli İslam söz konusu ve Trakya’da İslam ezelden barışçıl.
 
Müslüman dünyasından uluorta çıkıp bu tarz eylemleri eleştirecek çok insanın bulunması için ortak çaba gerek. Bunu Müslümanların büyük kesimi yapıyorsa da, sessiz, duyulmuyor. Müslüman dünyası dini haklarını yapıcı bir şekilde talep etmeye başlamalı. Gerçek şu ki funtamentalizmin yeniden canlanma çağındayız ve bunun aşılması için gerek dinsel, gerek politik olarak birlikte mücadele etmeliyiz.

«Atina ve Thessaloniki Teoloji fakülteleri ’60’lardan beri din kültürü ve İslam dünyasına açılım üzerine çalışıyor»

T.A.Ü. Teoloji fakültesi, Atina’daki benzeri de aynı şekilde, ’60’lı yıllardan beri  din kültürü ve özellikle İslam dünyasına açılım üzerine çalışıyor. Bu işin öncülerinden biri de, öğretmen olarak büyük bir şahsiyet olan Arnavutluk Başpiskopos’u sn. Anastasios’tu. Bizim fakültemiz İslam ve Doğu dinleri –Hinduizm, Budizm, Komfüçyüsçülük – incelemelerini başlatırken, Atina Teoloji fakültesinde Japon Budizmi üzerine araştırmalar yapan bilim adamı var.

«Öğrencilik yıllarımın başından beri İslam’la ilgileniyorum ve uzmanlığımı yapmaya 1992-1993’te başladım»

İslam’la uzun yıllardır ilgileniyorum, öğrencilik yıllarımın başlarından beri, çünkü din kültürünü genel olarak seviyordum. Ancak 1992-1993 yıllarında uzmanlığımı yapmaya başlamamdan bu yana çok zaman geçti. Ancak vurgulamam gerekir ki İslam, bilimsel araştırma olarak, çok fazla dal barındırıyor. Benimki sadece Kur’an eğitimi veya Müslümanlık gelenekleri değil, aynı zamanda İslam’ın çeşitli dalları ve bugün politik ideolojilerde dini dilin kullanımını da içeriyor.

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.